Bir bilim kurgunun ilk sahnesini yazmaya çalışan bir yazar gibi farklı bir duygu var içimde. Belki de insanlık tarihini değiştirecek bir keşfin tamamlanmasına ramak kala, ortaya çıkan onlarca tuhaflık arasında, basit bir açıklamanın peşine düştüm. Belki de sadece duygularıma yön vermeye ve patika yoldan evime gitmeye çalışıyorum.
Bilime adanmış bir hayat son nefesini vermek üzere kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyor. Elleri, kalbi, aklı ve ruhu huzur içinde, çünkü birazdan gün doğacak ve insanlık yeni bir icat ile tanışacak. Bütün bir ömrünü adadığı, nefes aldığı her an düşlediği ve merak ettiği tüm soruların cevabını bulmayı ümit ettiği o an gelmişti. Adını zamanın ötesine geçirecek, yeryüzündeki bütün savaşları, diplomatik krizleri veya karşılıksız duyguları bitirecek bir icat; Zaman Makinesi.
Ben bir bilim insanı değilim. Sanıyorum ki kalan ömrüm boyunca da bilim uğruna çalışmalar gerçekleştiremeyeceğim. Fakat kalbimin derinliklerinde sahip olduğum icadı kelimelerle gerçekleştirebilirim. Kelimelerle bir zaman makinesi yapabilirim. Çünkü ben bir Cümle Mühendisiyim.
Bir Bilim İnsanı zaman makine yapmaya nasıl karar verir? Bu işin başlangıç noktası nedir?
Fikrin olgunlaşması, fikrin mekaniğe dönüştürülmesi, işçilik ve mekanizmanın çalışması…
Bilim adına bunlardan hangisini başlangıç olarak kabul ederiz?
Kendi olayıma dönüyorum. Benim için başlangıç noktası nedir?
Kelimelerle bir zaman makinesi yapmanın başlangıcı nedir Okumaya devam et