Bütün hazırlıklarımızı tamamlayıp yollara düşmemiz 3 hafta içinde oldu. Hiçbir işimiz aksamadı, yolumuza kimse taş koymadı ve uygun bir otobüsle Kapıkule Sınır Kapısını geçerek Sofya’ya doğru ilerlemeye başladık.
Yolculuğun ilk günlerinde insanın kalbi yerinden çıkacak gibi heyecanlı oluyor. Çünkü kafanın içinde cevaplanmayı bekleyen onlarca soru ile çıkıyorsun yola.
“Acaba zorlanacak mıyım?”
“Keyifli olacak mı?”
“Pasaport kontrolünde bir sorun çıkar mı?”
“Yemekleri beğenir miyim?”
“Kalacak yerler temiz olur mu?”
“Hastalanır mıyım?”
“Param yetecek mi?”
“Eşyalarımı kaybeder miyim?”
Birbirini tetikleyen bir sürü soru ve kalbindeki çarpıntı ile yol kenarındaki yeşil düzlüklere, ağaçlara ve ara ara ortaya çıkan evlere bakarak ilerliyoruz.
“En hoşuna giden yanı?” diyerek cümlesine başladı Ender, “Seyahat etmenin!”
“Merak,” dedim kafamı çevirerek ve hiç düşünmeden, “Sadece merak!”
“Benim için merağın yanında biraz korku, biraz heyecan, biraz sabır.”
“Ne o yemek tarifi gibi… Bir tutam zencefil, nane, limon kabuğu…”
“Ama öyle değil mi gezgin, saydığım tüm duyguları bir arada yaşayabildiğim için seyahat etmeyi çok seviyorum. Düşünsene, yeni bir şehir, yeni bir kültür ve hayatında hiç görmediğin insanlar… ”
“Cevap bekleyen sorular…” dedim. “İnsan seyahatte olunca bakış açısını geliştiriyor. Farklı açılardan olayları analiz edebiliyor.”
“Daha önce hiç tatmadığım bir yemeği yediğim zaman dilimde oluşan ve benzetmelerle anlatmaya çalıştığım bir tat gibi yolda olmak. Hep yeni tatlar oluşuyor ağzımda…”
Bu arada otobüsümüz Sofya’nın terminaline doğru yol alıyordu. Bulgaristan kendini göstermişti.
“Biliyor musun Ender,” dedim, “Ben bir şehre ilk defa girdiğimde önce gözlerimi kapatıyorum ve o şehrin seslerini dinlemek istiyorum. Sesler kulaklarımda bir iz oluşturuyor. Ardından şehrin kokusunu içime çekiyorum ve her zaman hatırlayacağım bir koku kalıyor burnumda. Ardından gözlerimle dört bir yanıma bakıyorum ve şehrin simgelerini hafızama kazıyorum. Son olarak tatlar, şehrin özel tatları damağımda kalıyor. Böylelikle bir şehrin tüm ayrıntılarını çıkarıyorum.”
“Sonra da bunları günlüğüne yazıyorsun…”
“Evet, günlük adımladığım tüm yolları hatıraya çeviriyor…”
O zaman,” dedi Ender, şimdi, gözlerimizi kapatalım ve Sofya’nın seslerini dinleyelim… Okumaya devam et