Evvel zaman içinde diyeyim ben, sen düşün şimdi.
Çok çok uzaklarda, dünyanın herhangi bir yerinde, bilinmeyen bir ülke diyeyim ben, sen bil gözünün baktığı her yer, burası…
Bir tutam sevgi, bir tutam dostluk, bir tutam tebessüm ve bir tutam huzur kattım içine; dilimize kalbimize tat olsun diye…
Ne yanlış olsun anlattıklarım ne eksik ne fazla ne de büsbütün gerçek…
Sonra da bir gıdım hayal, bir gıdım arzu ve bir gıdım hakikat. Hayat bu böyle, iğne ucu ile göz bebeğine yazılsa bu anlattıklarım, hayal eden kalplere nasihat olur…
Sen masal de, diğeri efsane, öbürü hikaye…
İşte bildiklerimin, anlattıklarımın hepsi bu…
*
Haydi; kapa gözlerini ve samimiyetinle bak etrafına, o bahar günündeki gibi, koca bir çınarın altına serdiğimiz Alâeddin’in uçan halısı üstüne oturarak, yemyeşil çimenlerin kokusunu içimize çekerek ve kuşların cıvıltılarını duyarak kulaklarımıza efsunlu kelimeleri fısıldayalım.
Diyelim ki, Bizden Masallar yalanın konuşulmadığı, yalancının mumunun yatsıya kadar dahi yanamadığı bir devri anlatırmış, sen anla ki o devirde biz yaşarmışız ya da bizim devrimiz oymuş.
Sonrada, “Evvel zaman içinde…” diyerek başlayalım…
*