
Gözlerini kapat, sonra derin bir nefes al ve ruhunu serbest bırak.
Özgürce koş sokaklarda. Dünyayı adımla. Farklı kültürleri gör, yemekleri tat, şehirlerin kokularını içine çek ve samimiyeti hisset.
Özgür ol, huzurlu ol, kendine güven.
Hayatı dar bir pencereden izleme, yoksullukla varlığın, açılıkla israfın, güvensizlikle dostluğun ve adaletsizlikle vicdanın farkını kalbinde bul.
Nefes aldığın her anın kıymetini bil.
Farklı şehirleri adımlamaktan çekinme. Korkularının üzerine yürü.
Hayatın anlamını keşfetmek için düş yollara…
Her adımda yeni şeyler göreceksin, kalbinin atışı hızlanacak ve kendini keşfedeceksin.
Hadi durma, plan yapma, telaşlanma.
Dünya seni bekliyor…
*
Biliyor musun?
Bugün benim doğum günüm, tam yirmi üç yıl önce bugünün sabahında dünyaya gözlerimi açmışım. Annemin söylediklerine göre, o sene önceki yıllar gibi değilmiş, nisan ayı olmasına karşın hala bahar gelmemiş ve havalar soğukmuş.
Annem koynunda uyuturmuş beni, üşümeyeyim diye…
Biliyor musun?
Abimler o günlerde hep “Seni leylekler getirdi,” derlerdi. Bende koşarak annemin bacaklarına sarılırdım ve gözyaşları arasında sorardım, “ Anne beni leylekler getirmedi değil mi?”
“Tabi ki seni leylekler getirmedi,” derdi annem.
“O zaman beni alamazlar da değil mi?”
“Tabi ki alamazlar oğlum,”
Ah annem, canım annem…
Yirmi üç yıl, dile kolay, ne çabuk geçti. Şimdi o leyleklerin ayaklarından tutup dünyanın dört bir yanını dolaşmak ve özgürce kelimelerimi haykırmak istiyorum.
Biliyor musun?
“Güneş ülkesine yolculuk” diyerek uzunca bir yolculuk yapmış İran, Pakistan, Hindistan ve Nepal’i dolaşmıştım. Yol arkadaşım Ender ve yanı başımdan hiç ayırmadığım bu günlük ile o yolculuk öyle güzel geçmişti ki.
İşte o yolculuğun ardından geçen birkaç yıl içinde hep yol hatıralarımı düşünerek yaşadım. Kendime farklı rotalar çizdim, tekrardan yollara düştüm. Sanıyorum yolda olma hali benim için bir yaşama sanatına dönüştü. Çünkü, yolculuklarda kendi karakterimi, dostluğun önemini, gerçek zenginliğin ne olduğunu ve değerlerime sahip çıkmayı öğrendim.
Her yolculuğun kendi içinde farklı bir hikâyesi ve nedeni oluyor. Bu defaki hikâyem ise tam anlamıyla bir kafa karışıklığı.
Üç gün önceydi, geçen yıl kışa girerken kolilere yerleştirip dolapların üzerine bıraktığım eşyalarımı, elbiselerimi ve kitaplarımı karıştırıyordum. Kolilerden çıkan her bir eşyanın güzel bir anısı vardı. Elime ne geçse yüzümdeki gülümseme artıyordu.
“Ne yoruyorsun Gezgin, sesin soluğun çıkmıyor.”
Ender odanın kapısından kafasını uzatmış bana bakıyordu.
“Hiçbir şey değişmemiş. Her şey aynı,” dedim, “Kolilere kaldırdığım eşyalarımı çıkarıyordum. Yaz mevsimi gelirken ihtiyacım olanları ayıracağım.”
“O elinde tuttuğun tişörtü Safranbolu’dan mı almıştın?”
“Evet, geçen yaz gittiğimizde almıştım.”
“Hatırlıyorum, benimkinin üzerine kahve döküldü.”
“Peki, o zaman şuna bak,” dedim ve elimi koliye daldırarak bir bardak altlığı çıkardım. “Bunu nereden almıştık?
“Agra,” dedi Ender hiç düşünmeden, “Taj Mahal’den almıştık.”
Sonra sıra ile kolilerden bir şeyler çıkardım ve birlikte anılarımız üzerinde konuşmaya başladık.
“Tamam tamam…” diyerek kitapların bulunduğu koliye elimi daldırdım ve “Bu neymiş,” diyerek bir kitap çektim. “Günlüğüm.”
“Bu yanından hiç ayırmadığın günlük değil mi?”
“Evet, belki de yolculuğumuzun anı kaydı.”
“Bulduğun her boşlukta birşeyler karalamaya çalışıyordun ve hayranlıkla izliyordum seni.”
“Bende senin fotoğraf çekme aşkına hayrandım. Öyle güzel pozlar yakalamıştın ki dönüp baktıkça doğrudan o fotoğrafın içine giriyor ve o günleri yeniden yaşıyorum.”
Ender’in gözleri doldu ve bir süre hiç konuşmadan yüzüme baktı. “Gezgin,” dedi sonra, eklına enteresan bir fikir geldi belliydi. “Bu yaz için hiçbir plan yapmadık daha değil mi?”
Sadece başımı sallayarak cevap verdim.
“O zaman…” dedi ender, dilinin altından bir bakla çıkacağı çok belliydi. “Çantaları hazırlamanın vakti geldi.”
“Çok komiksin…”
“Yo, hiç komik değilim… Planımız hazır!”
“Planımız mı?”
“Evet gezgin, planımız…” dedi Ender ve ayağa kalkarak odamın duvarında asılı duran dünya haritasının başına geçti. “Euro Trip…” dedi, eliyle Avrupa kıtasını gösteriyordu. Çok uzun zaman önce bir Avrupa seyahati yapma fikri üzerine konuşmuştuk.
“Vize?”
“Hızlıca başvurursak Schengen vizemizi alabiliriz.”
“Bilet?”
“İnterrail yöntemini kullanabiliriz.
Sonra hızlıca hazırlıklarımızı tamamladık ve göz açıp kapayıncaya kadar bizi Bulgaristan’a götürecek otobüsle sınıra doğru yol almaya başladık…
Henüz yorum yapılmamış, sesinizi aşağıya ekleyin!