Doktor, odaya girdiğimizde, “Hikmet dede, bak sana kimleri getirdim.” dedi.
Hikmet dede kafasını yastıktan kaldırdı ve bize doğru baktı. Bizi görünce yüzünde gülücükler açtı. Doğruldu ve “Dostlarım gelmiş.” dedi.
Başka zaman olsa hiç vakit kaybetmeden Hikmet dedenin kucağına atlardık ama hastanede olduğumuzdan dolayı çekingen kaldık. Ne yapacağımızı bilemeden öylece bekledik.
Hikmet dede, üzerimizdeki garipliği fark etmiş olacak, “Canlarım, merak etmeyin. Ben çok iyiyim, sizler nasılsınız?”
“İyiyiz dede, okul çıkışında babam geldi ve bizi buraya getirdi.” dedi Eser.
Hikmet dede:
“Sizleri görmeyi ben istedim.” dedi, sonra yüzünü bana çevirdi, “Sen nasılsın güzel kızım?” diye sordu.
Çekingenliğim devam ediyordu, içimde farklı duygular vardı, “İyiyim Hikmet dede.” dedim.
Hikmet dede:
“Neden böyle bakıyorsun yüzüme? Yoksa bir kokarca gibi kötü kokup kurbağa gibi mi görünüyorum.”
Hikmet dede sonunda beni gülümsetmeyi başarmıştı.
“Hayır, gül gibi kokuyorsun ve çok yakışıklı bir prens gibi görünüyorsun.” dedim.
Doktor Bey:
“Ben dışarıda olacağım, diğer hastalarımla ilgilenmem lazım. Dedeniz sizlere emanet!”
Doktor Erol Bey odadan çıktıktan sonra “Şöyle, oturun.” dedi Hikmet dede, eliyle yatağının ayakucundaki boş kısmı göstererek. “Sizlerle konuşmak istediğim bir konu var.” Okumaya devam et →
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...