
Nasıl anlatacağımı düşünerek boş sokaklarda yürüyorum. Kalbime düşen cemre ve zihnimi kurcalayan gerçeklik ile günlerim geçiyor. Ardından neden diye sorguluyorum kendimi, neden? Eğer bir cevap bulursam içimde niçin düşüyor aklıma ve ne zaman?
Tüm bu soruların ardında bir cümle sığınıyor;
“Hikaye anlatmak gücünü ispatlamaktır.”
Hikaye düşlemek; ben ölmedim, kalbim hala atıyor, lütfen bana yardım edin diye haykırmaktır. Çünkü hikaye, 3 kişi için yaşam destek ünitesidir, gerçeklik ile muhayyel arasındaki ince bağdır.
Hikaye, yazar için havadır. Uzun tanımlamalara gerek bırakmayacak şekilde ihtiyaç duyduğu tek gıdadır.
Hikaye, okur için aperatiftir, yemek sonrası yenen künefedir, soğuk bahar gecelerinde omuzlara alınan ince bir şaldır, kahvenin yanındaki hacuçlu tarçınlı bir dilim kektir, yağmurda yürürken hatırlanan şemsiyedir, akıllı telefonlarda belki hiç kullanılmayan ama hiçbir zamanda silinmeyen fakat sadece muhabbet olsun diye bakılan bir uygulamadır. Okur için hikaye zamanı öldürmek veya geçirmektir.
Peki, karakter için hikaye nedir?
Karakter nedir?
Karakter, hikayeni ete kemiğe bürünmesinin ispatıdır.
Karakter; merakımız, korkumuz, acımız, sevincimiz, bencilliğimiz, şefkatimiz, nefretimiz, hazretimiz, vicdanımız, hüznümüz, hayranlığımız, kavgamız, beğenimiz, kırgınlığımız, saygımız, özgüvenimiz… karakter aynadaki yansımamızdır, dünyamızın kelimelere dökülmüş halidir.
Karakter bize hikayeleri hissettiren, duygularımıza yön veren, sempati veya antipati arasında kaldığımız kelime oyunlarıdır.
Acaba, biz mi kendimizi karakterlerin yerine koyuyoruz yoksa karakterler mi bizim yerimize geçmek istiyorlar.
Kafamda cevaplanmayı bekleyen sorular var.
Kurgu mu karakter mi?
Karakterler canlı veya kurgu olabilir mi?
Karakteri kurgunun ötesine taşıyabilir miyiz?
Karakter için zaman sadece bir kelime midir?
Karakter bir kopyadan mı ibarettir?
Kurgu ve gerçek karakter arasındaki bağlantı nedir?
Kahramanların cinsiyeti olur mu?
*
Hikaye ne zaman ana konudan, temadan, uzaklaşırsa sıkıcı bir hale bürünür. Fakat bu yazarın dağınıklığı, tembelliği veya umursamazlığı olarak düşünülmemelidir. Çünkü çoğu zaman hikaye yazarı bir yöne sürükler, karakterler tercihlerini yaparlar ve hikayenin kurgusunu şekillendirirler. Böyle durumlarda yazara düşen bir şekilde kontrolü eline almaya çalışmak ve karakterleri ile çatışmadan, belki de kestirmeleri kullanarak, gemiyi kıyıya yanaştırmaktır.
Tabii işin birde diğer yüzü var, her ne kadar temadan uzaklaşıldığı düşünüldüğünde hikayenin sıkıcı bir hale geleceği varsayılsa da, aslında bu karmaşa, belirsizlik, değişkenlik, tahmin edilememezlik hikayenin kalitesini artırır.
Aslında hikaye sadece sonundaki bir cümle için okunur. Hikayenin kıymetini o son ve onun öncesinde yazılan, okuru sona hazırlayan cümleler belirler. Bu sebeple son hikayenin meyvesidir.
1 Yorum
Merhabalar,
Yazılarınız çok başarılı. Sizi de Postmodern Edebiyatçılar Topluluğu E-Dergisi Hikaye Dergisi’nde görmek istiyoruz. Okurlarımızla hemen buluşun: hikayedergisi.com
Çalışmalarınızı Hikaye Dergisi’nde yayınlamak ve yirmi üç binden fazla takipçimizi okurunuz yapmak istemez misiniz?
Yapmanız gereken tek şey hemen editor@hikayedergisi.com email adresine kısa bir yanıt, sonrasında binlerce yeni okur yani edebiyat gönüllüsü güzel dostlar.
Peki Hikaye Dergisi nedir?
Hikâye Dergisi, mütevazi ve amatör bir edebiyat dergisi. Amacımız güzellikleri paylaşmak ve çoğaltmak; acıları da birlikte dertlenerek, çileli sabırlara hep beraber omuz vermeye çalışmak.
Hikâye Dergisi; hikâye, şiir, deneme, fotoğraf ve resim sevdalısı beş amatör yazar/sanatçı tarafından memleketten çok uzaktaki yeni mecbur diyarlarda kuruldu.
Büyük bir iddiası yok aslında Hikâye Dergisi’nin.
Amatör…
Acı tatlı hatıraları alın teriyle sırtlanan küçük hikâyeler, umutları hayallerden gerçeğe taşımayı karınca misal dert edinmiş titiz şiirler, geçmişin izlerini pusula bilip geleceğin bahar neşveli doğru yolunu bulmaya çalışan akıl dolu sorgulayıcı denemeler, anlık bir sahnede yalnız yılların sahiciliğini özetlemeye niyetli utangaç fotoğraflar ve aslında gerçeğin ta kendisi olan el emeği göz nuru resimler ile yıllardır üzerimize yığılmış yalan tortularını kazıyarak dupduru gerçeği bulacağını ümit ettiğimiz aydınlık geleceğe yardımcı olmak için kaleme alınan basit notlar ve tutanaklar tutmak sadece amacı.
Belki de gelecekteki büyük edebiyatçıların basit ve amatör birer öncüsü. Çünkü biz biliyoruz ki 13. ve 14. yüzyıllarda Hoca Dehhâni ve Kadı Burhannettin misal sonraki nesle göre bir adım geride duran Türk Divan şairleri olmasa idi 15. yüzyıl muhteşemliğini Fuzuli ve Baki şahlandıramazdı.
Tanzimat ve erken dönem romancıları şimdilerde basit diyebileceğimiz romanlarını yazmasalardı bir yüz yıl sonra Nobel kazanan romancı ve diğer yazarlar sahne alamayacaktı. Orhan Pamuk, Elif Şafak, Kemal Tahir ve diğerleri hangi basamakları değerlendirip zirveye tırmanacaktı.
Ya da hikâyenin üstadı Mustafa Kutlu bu durulukta ve muhteşemlikte hikâyeleri Anadolu’nun bağrından nasıl sunacaktı biz okurlarına.
Entellektüel doğulur mu olunur mu? Ya da bir yazar/sanatçı?
Bize kalırsa emek en değerlisi. Masa başında kalemle birlikte dirsek çürütmek ve zamanı kelimelerin zengin deryasındaki hazineleri keşfetmeye adamak doğru olanı.
E o zaman ne duruyorsunuz?
Alın kalemi elinize ve başlayın kelimelerin hazinelerini avlamaya.
Kim bilir belki de sizlerin bulduğu kelime hazineleri çıkaracak bizleri çile dolu sabır günlerinden Cennet misal bahar aydınlığına…
Çalışmalarınızın her biri bizler için çok değerli. Hikaye Dergisi editörleri olarak her bir çalışmanızı okuyacağız ve eleştirilerimizi, yorumlarımızı, düşüncelerimizi titizlikle sizlere ileteceğiz.
Ve söz veriyoruz, hiçbir çalışmanızı sansürlemeyeceğiz, beğenelim beğenmeyelim hepsini yayınlayacağız. Kriterlerimiz evrensel insan hakları ve edebiyatın edebi olacak sadece.
Çalışmalarınızı (Hikâye, şiir, deneme, roman, fotoğraf, resim…) bize e-mail (editor@hikayedergisi.com) ile kolayca ulaştırabilirsiniz.
Editör