Evvel zaman içinde, çok uzak diyarlarda, aşılması imkânsız dağların ardında, kıvrım kıvrım kıvrılan patika yolların sonunda, kendi yağı ile kavrulan fakir bir köy varmış. Bu köyde bulunan 7 hanenin hepsinde dededen toruna, nineden gelinlik kıza kocaman bir aile yaşarmış. Yabancıların gelmediği bu köyde herkes herkesi tanırmış. Kimse gizli saklı işler çeviremezmiş.
Hanelerin biri köyün bütün çömleklerini yapan Çömlek ailesine aitmiş. Babadan oğula geçermiş çömlek ustalığı ve çok güzel çömlekler yaparlarmış.
Çömlek ailesinin dört çocuğu varmış. İlk üç kardeşin aralarında ikişer yaş farkı olduğundan üçü birlikte arkadaş gibi büyümüşler. Büyüdüklerinde babalarına yardım etmeye başlamışlar.
Ailenin en küçük çocuğu diğerleri gibi babasına yardım edemediği için çok üzülüyormuş. Ne zaman yardım etmek istese, kardeşleri “Sen daha küçüksün, yapamazsın, önce büyümen lazım.” diyorlarmış. Çocuk da bir an önce büyüyebilmek için Allah’a yalvarıyormuş. Okumaya devam et